11 Ağustos 2009 Salı

KOLOMBİYA’NIN GELECEĞİ, TÜM LATİN AMERİKA’NIN KADERİNİ BELİRLEYECEKTİR…


Canan Ateş
10 Ağustos 2009


4 Ağustos günü Kolombiya Genel Kurmay Başkanı, Kolombiya’nın Cartagena şehrinde yapılan ve 10 Latin Amerika ülkesinin silahlı kuvvetleri komutanları ile ABD Güney Komandosu komutanının da özel statüyle katıldığı toplantıda Kolombiya Ordusu Genel Kurmay Başkanı Freddy Padilla, Kolombiya’daki ABD üslerinin sayısının 7’ye çıkacağının bilgisini vererek, Kolombiya’daki ABD üslerinin durumu hakkındaki ilk resmi açıklamayı yapmış oldu. Ekvator devlet başkanı Rafael Correa’nın ABD ile daha önceki hükümetler döneminde yapılmış olan anlaşmayı yenilememesi sebebiyle Ekvator’un Manta bölgesi’nden ayrılan ABD askeri üssünün, Kolombiya’ya taşınması ihtimali üzerine hız kazanan tartışma bu resmi açıklama ile başka bir boyuta taşındı.

Kolombiya’da iki dönemdir devlet başkanlığını sürdüren Alvaro Uribe ve hükümetinin, Kolombiya oligarşisinin ve narko-paramiliter ağının yalnızca temsilcisi olmayıp bu egemen azınlığın içinden geliyor olmaları, Kolombiya’daki sınıf savaşımını son yıllarda iyice şiddete ve kana bulayan bir faktör durumundadır. Uribe’nin babasının uyuşturucu trafiğinin hava yoluyla organizasyonunu yürüten bir devlet görevlisi, ülkenin en büyük narko-paramiliter ailelerinden olan Santos ailesinden Francisco Santos’un başkan yardımcısı ve kardeşi Juan Manuel Santos’un yakın döneme kadar Savunma Bakanlığı görevini yürütüyor ve bir sonraki başkanlık seçiminin de olası adayı olması bu narko-paramilitarizmin Kolombiya’yı nasıl yönettiğinin en açık göstergelerindendir. Kolombiya devletinin, Kolombiya halkına ve FARC, ELN gibi gerilla örgütlerine karşı yürüttüğü kirli savaşın stratejik belkemiğini oluşturan Plan Kolombiya’nın ABD emperyalizmi tarafından her yıl 500 milyon doların üzerinde finanse edilmesinin ötesinde ülkede bulunan ABD üsleri, Kolombiya’daki ABD emperyalizminin varlığını işgal noktasına vardırmıştır. Narko-paramiliter ve katliamcı Kolombiya hükümeti, ABD emperyalizminin direktifleri haricinde hareket edemez noktadadır.

ABD emperyalizminin Latin Amerika politikasındaki Obama manevrası ise iyice belirginleşmiştir. Obama’nın “diyalog ve uzlaşma“ safsatalarının arkasındaki sistemli saldırı planının ilk ve önemli adımları, kıtadaki ilerici hükümetler ve halk muhalefeti tarafından ilk karşılıklarını almıştır. ABD emperyalizmi, Latin Amerika’da nabız yoklamış, hatta daha da ötesine gecerek Honduras darbesi ile Obama sonrası ilk taşları yerinden hareket ettirme politikasını uygulamış ve planını Latin Amerika kıtası’nın reaksiyonuna göre yeniden düzenleyip hayata geçirme sürecine hız vermiştir. Bunun en somut örneği Kolombiya’daki sayısı resmi açıklamalara göre 7’ye çıkan üslerdir. Daha öncesinde sadece “uyuşturucuya karşı mücadelede“ ABD desteği bahanesi altında Kolombiya’da varlık sürdüren ABD üslerinin sayısı, şu an „uyuşturucu ve terörizme“ karşı bahanesi altında 7’ye çıkarılmıştır. Malambo(kuzey), Palanquero(merkez), Apiay(batı) da bulunan üç hava üssü, Tolemaida(merkez) ve Larandia(güney)da bulunan kara kuvvetlerinin üssü ile Cartagena(kuzey, Atlantik üzerinde) ve Malaga(doğu,Pasifik’te)da bulunan iki deniz üssü ile Kolombiya, bir uçtan diğer uca ABD üsleri ile kuşatılmış durumdadır. Son argümanda sözü edilen „terörizm“ gerekçesi ise savaşın ABD emperyalizmi ve kukla Kolombiya hükümeti tarafından çok daha ciddi boyutlara tırmandırılmak niyetini açığa vurmaktadır.

Savaşın Kolombiya içindeki ayağı, özellikle FARC başta olmak üzere ülkedeki gerilla gruplarına ve yoksul Kolombiya halkına yönelik saldırıların seviyesinin iyice yükselmesi üzerine kuruludur.Yolsuzluk içine batmış ve tüm meşruiyetini kaybetmiş Kolombiya hükümeti daha çok saldırarak ayakta kalmaya çalışacaktır. 45 yıldır mücadeleyi sürdüren FARC, geçtiğimiz dönemde elindeki esirleri, Barış için Mücadele Eden Kolombiyalılar hareketinin girişimleri ile tek taraflı olarak bırakarak barış eksenli çözümlere açık olduğunu göstermişti. Diğer taraftan ülkede süren çatışmaların seviyesi de FARC’ın Kolombiya hükümetinin iddia ettiği gibi çözülmediğini, aksine ciddi bir toparlanma ve güçlenme sürecinde olduğunu ortaya seriyor. (Bknz, www.resistencia-colombia.org; FARC-EP 2009 İlk Altı Aylık Savaş Raporu:Toplam 2547 Düşman Gücü Etkisiz Hale Getirilmiştir.)

Benzer şekilde, bu geniş kapsamlı savaş projesinin kıtasal ayağı ise hızla örülüyor. Geçtigimiz senenin 1 Mart’ında Kolombiya’dan kalkan ABD uçaklarının Ekvator topraklarını bombalaması „terörizmle mücadele“kisvesi altında kıta ülkeleri ile tırmandırılacak gerilimin önemli işaretlerindendi. Yakın döneme kadar savunma bakanlığı yapan Juan Manuel Santos’un FARC’a ait gerilla kamplarının komşu ülkelerin topraklarında bulunduğunu ve buralarda olduklarını iddia ettiği gerilla komutanlarını ele geçirmek için gerekirse komşu ülkelerin topraklarına operasyon yapacaklarını ifade etmesi, Venezüella devlet başkanı Chávez’in sert tepkisini çekmişti. Kolombiya devlet başkanı Uribe’nin, bu açıklamaların maksadını aştığını belirtmesi ve Santos’un savunma bakanlığından ayrılması gerilimi düşürmeye yetmediği gibi Kolombiya’nın ve ABD emperyalizminin bölge ülkelerine yönelik saldırgan politikasını da net bir şekilde gösterdi.

Latin Amerika’daki sol dalga ve ilerici hükümetlerin birbiri ardına iktidara gelmesi, ABD emperyalizminin kıtadaki etkisini sınırlandırmıştır. Ancak ABD emperyalizminin somut ihtiyaçları, Latin Amerika kıtasına yönelik saldırgan temeldeki planın bel kemiğini oluşturuyor. Venezüella devlet başkanı Hugo Chávez, son günlerde açıkca ABD’nin Venezüella’ya saldırma niyetinde ve bu niyetin arkasında Venezüella’nın dünyanın en fazla petrol rezervlerine sahip ülkelerin başında gelmesi olduğunu vurgulamaktadır. Chávez, bu tespitinde aslında hiç de yanılmamaktadır. Kolombiya’da sayısı 7’ye çıkan ABD üsleri bu gerçeği birkez daha doğrulamaktadır.

Kolombiya devlet başkanı Alvaro Uribe, 4 Ağustos tarihinde Kolombiya’daki ABD üslerine karşı Latin Amerika ülkeleri arasında yayılan rahatsızlık ve tepkileri azaltma amacıyla UNASUR (Güney Amerika Uluslari Birligi) ülkelerinden olan Peru, Bolivya, Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay’ı kapsayan - diğer UNASUR üyelerinden Venezüella ile Ekvator’u dışında tutan - tura çıkmıstı. Uribe, bölge ülkelerinden ABD ile yaptığı askeri anlaşmaya ve üslere onay almaya yönelik turunun ilk durağı olan Peru’da kendisini rahatlatan bir tavırla karşılaştı. Peru’nun sağcı devlet başkanı Alan Garcia, Uribe’ye destek verdiğini ve onu „büyük bir dost“ olarak gördüğünü söyleyerek Uribe’ye bu zorlu gezisinin devamında karşılaşmayacağı bir tavır gösterdi. Aslında Uribe için bu Latin Amerika gezisi son derece zorludur. Latin Amerika kıtası için son derece aşikar bir tehdit olan bu üsleri temize çıkarmak mümkün gözükmese de bu ülkeleri tarafsız olmaya zorlamak Kolombiya için büyük önem taşıyor. Venezüella’dan kaçan Chávez karşıtı darbeci muhalefet liderlerine mültecilik statüsü tanıyan Peru’nun devlet başkanı Alan Garcia’nın, Uribe için „ülkesi ve kıta için çok şey yaptı“ demesi Garcia’nın ve Peru’nun hangi tarafta konumlandığını göstermesi bakımından önemlidir.

Peru’dan aldığı desteğin ardından Bolivya’ya geçen Uribe, burada Bolivya devlet başkanı Evo Morales’in kıtadaki ABD varlığı karşısında aldığı net tutum ile yüzyüze geldi. Morales, ‚Bolivya’da ABD askeri varlığını kabul etmiyoruz ve isteğimiz tüm kıtada durumun bu şekilde olmasıdır’ diyerek Uribe’nin ABD ile olan anlaşmasını açık bir dille onaylamadığını bildirdi. Her fırsatta ABD emperyalizmine karşı duruşunu ortaya koyan ve emperyalist planları deşifre eden Morales, ABD üslerini kıtada istemeyen bloğun net ve kararlı bir unsuru olduğunu ortaya serdi. Morales, Uribe’nin gezi programı içerisinde yer almayan diğer UNASUR ülkelerinden Venezüella ve Ekvator’un bu konuya ilişkin yaklaşımlarıyla son derece uyumlu bir şekilde „bu üslere izin vermek Latin Amerika’nın demokrasisine ve hükümetlerine saldırı anlamına gelmektedir. Latin Amerika’nın bağımsızlığını savunacağız.“ vurgusunu yaptı.

Bolivya’da karşılaştığı olumsuz tavrın ardından Şili’ye geçen Uribe, UNASUR’un Ekvator’dan önceki dönemsel başkanlığını yapan Michelle Bachelet ile görüştü. İktidara geldiğinden bu yana ABD ile ılımlı bir ilişki içerisinde bulunmayı tercih eden Bachelet daha önce Brezilya devlet başkanı Lula ile birlikte yaptığı basın açıklamasında durumdan kaygı duyduklarını belirtmişti. Uribe’nin bu ziyaretinde kararlı bır tavır sergilemekten oldukça uzak duran Şili devlet başkanı Bachelet, kıtadaki her ülkenin, son durum gözönüne alındığında özellikle Kolombiya’nın ulusal çıkarlarına, politik kararlarına ve egemenliğine saygı duyduklarını ifade ederek kıtadaki ABD emperyalizmine karşı net tavır alamayan liderlerden biri oldu. Peru devlet başkanı Alan Garcia ile birlikte Kolombiya’nın kendi iç meselesi ve egemenliği“ vurgusunu yapan Şili, Morales’in doğru bir şekilde belirttiği Latin Amerika kıtasının kendi egemenliği noktasını bilinçli olarak gözden kaçırmış oldu. Bachelet Uribe’den, 10 Ağustos’ta Ekvator’un başkenti Quito’da yapılacak ve UNASUR dönem başkanlığını Ekvator’a devredeceği UNASUR toplantısına katılmasını ve konuyu bu zeminde tartışmasını talep etti. Ancak Uribe, yeni başkanı Rafale Correa olacak UNASUR’un Ekvator’daki toplantısına gelmeyeceğini bildirdi.

Kolombiya devlet başkanı Uribe, Şili’den sonraki durağı olan Arjantin’de devlet başkanı Christina Fernandez’in Morales kadar net ve kararlı olmasa da ABD emperyalizmi karşıtı tavrına takıldı. Fernandez, bölgedeki çatışmanın seviyesinin düşürülmesi gerektiğini ve Kolombiya’daki üslerin bu amaca hizmet etmekten uzak olduğunu ifade etti. Arjantin devlet başkanından Uribe’nin emperyalist işgale onay alma turuna destek gelmezken, Arjantin halkı da sokaklarda ‚emperyalist işgal girişimini’ ve Uribe’yi protesto etti.

Daha sonraki durak olan Paraguay’da ise devlet başkanı Lugo, Bachelet benzeri kararsız bir tavır sergileyerek diğer ülkelerin güvenliğini tehdit etmediği sürece Kolombiya’nın kendi topraklarını savunmasının kendi egemenliği ve bağımsızlığını ilgilendiren bir mesele olduğunu dile getirdi. Ayrıca Venezüella ve Ekvator ile olan gerilimli durumu düzeltmede kendisinin aracılık yapabileceği önerisinde bulundu. Peru ve Şili’nin ardından Lugo’nun bu net olmayan tutumu, Uribe açısından olumlu bir sonuç niteliği taşıyor. Kıta ülkelerinden Peru’da olduğu gibi somut bir destek olmasa da tarafsıza yakın bir duruşun varlığı, ABD emperyalizminin Kolombiya üzerinden kıtaya yönelik saldırgan tutumunda elini güçlendirmeye hizmet etmekten başka bir şeye yaramıyor.

Paraguay’daki kısmi memnun edici sonucun ardından, Uruguay devlet başkanı Tabaré Vázquez’in ‘diğer ülkelerin iç meselelerine karışmama prensibine rağmen Güney Amerika’da yabancı bir askeri gücün varlığına karşı olduğu’ na dair cevabı, Uribe’nin ABD emperyalizmi elçiliğine kalkışmasının kıtada hiç de sempatiyle karşılanmadığının somut bir göstergesi oldu. Paraguay gibi kıtanın küçük ülkelerinden olan Uruguay’ın bu tavrı, emperyalist işgal karşıtı bloğa zemin kazandırmıştır.

Daha önce kıtadaki ABD askeri gücünün artmasından duyduğu rahatsızlığı belirten Brezilya devlet başkanı Lula da Silva, Uribe’ye Kolombiya’nın ABD ile yaptığı askeri anlaşma kararına saygı duyduklarını, ancak yapılacak askeri operasyonların Kolombiya toprakları ile sınırlı kalmasına dair garanti istediklerini ifade etti. Ancak bu garantinin nasıl olacağı, herhangi bir savaş durumunda kimin bu garantiye uyacağı cevabı boşlukta sorulardır. Brezilya dışişleri bakanı Celso Amorim ise, Uribe’nin ziyareti öncesinde ABD ile yapılan askeri anlaşmanın ve üslerin gerekçesi olarak belirtilen ‘uyusturucu ve teröre karşı mücadele’ nin yeterli bir açıklama olmadığını, her iki ülkeden de gerçek niyetlerini açıklamalarını talep etmişti.

Emperyalist işgal karşıtı bloğun üyeleri olan Ekvator, Venezüella, Nikaragua, Bolivya ve Küba’nın tavırları ise bu yukarıda belirttiğimiz kimi ülkelerin aksine çok daha nettir. Kolombiya hükümetini iyi tanıyan ve bu bilgileri açıkça ifade etmekten çekinmeyen Venezüella devlet başkanı Chávez ve Ekvator devlet başkanı Rafael Correa, bu saldırılara izin vermeyeceklerini, gerekirse askeri olarak yanıtlayacaklarını ve bu mücadelenin en etkili noktasının ise Latin Amerika halklarının ortak mücadele zemininde buluşması olduğunu vurgulamaktadırlar. Ekvator, topraklarının geçen sene Kolombiya tarafından saldırıya uğramasından bu yana Kolombiya ile diplomatik ilişkileri kesmişti. Chávez ise, geçtiğimiz haftalarda Kolombiya hükümetinin “Venezüella, FARC a silah temin ediyor“ şeklindeki asılsız iddiasından sonra ekonomik ve diplomatik ilişkileri dondurak büyükelçisini Bogota’dan geri çağırdı. ABD emperyalizminin kıtada bir tür Israil haline getirmeye çalıştığı Kolombiya’nın komşularından gördüğü bu tavır giderek artan bir şekilde ve ABD’nin ekmeğine yağ sürecek denli saldırganlaşmasına neden olma potansiyelleri taşımaktadır.

Geçenlerde Barış İçin Mücadele Eden Kolombiyalılar hareketi ve bu hareketin önderi Kolombiyalı Senatör Piedad Cordoba ile görüşen Chávez, kardeş toplum Kolombiya ile faşist Kolombiya hükümetini birbirinden ayrı gördüğünü, bu hükümetin Kolombiya halkını temsil etmekten uzak olduğunu belirtti. Kardeş Kolombiya halkının bu gün çok uzakmış gibi görünen barışı elde etmesi için üzerine ne düşerse yapacağını, Kolombiya’daki ABD üslerine karşı kardeş toplum Kolombiyalılar ile “barış üsleri“ oluşturmak için harekete geçme sözü verdi. Asıl gücün halk ve onun temsilcisi sosyal hareketler olduğunu vurgulayan Chávez, Kolombiyalı sosyal hareket Barış İçin Mücadele Eden Kolombiyalılar ile ALBA düzeyinde dayanışma sözü verdi. Chávez’in Kolombiya ile ilişkileri dondurma kararı alması üzerine Venezüella’ya ilişkileri bir düzeyde toparlamaya gelen eski Kolombiya devlet başkanı Ernesto Samper’in Venezüella’dan eli boş dönmesine karşılık, Piedad Cordoba’nın Venezüella büyükelçisinin Bogota’ya geri dönmesi yönündeki isteğine olumlu yanıt veren Chávez, halk hareketlerinin yanında yer alma konusunda ciddi adım atan bir Latin Amerikalı lider oldu. Kolombiya’nın ABD emperyalizmi ile olan işbirlikçi tutumuna karşı son derece kararlı bir tavır alan Rafael Correa ise, emperyalizm karşıtı bloğun önünü açacak bir lider durumundadır. 9 Ağustos’ta devlet başkanlığını yerli töreni eşliğinde ikinci kez devralan Correa, Latin Amerika devriminin halk hareketlerinin ve mücadelelerinin elinde olduğunu kavrayan bir devlet başkanı olduğunun sinyallerini verdi. Bu tören esnasındaki konuşmasına yerli dilinde başlayan Correa, 10 Ağustos günü yapılan UNASUR dönemsel başkanlığını devralma toplantısında Latin Amerika halkalarının emperyalizme karşı birleşmesinden başka alternatifi olmadığının altını çizdi.

ABD emperyalizminin Kolombiya’da sayısını arttırdığı askeri üsler ile attığı bu adım, her iki taraf açısından büyük önem taşıyor. Bu somut adımla tarafların iyice belirginleştiği bu süreçte Latin Amerika’nın ilerici hükümetleri olan Venezüella, Ekvator, Bolivya, Nikaragua ve El Salvador emperyalizmle mücadelede toplumsal yapıyı yoksul ve emekçi sınıflar lehine daha radikal bir şekilde değiştirmek alternatifiyle her zamankinden daha fazla yüzyüzeler. Sosyalist toplum projesinde attıkları her adımın bu ülkeleri birbirlerine nasıl yaklaştırdığı ise çok daha açık gözlenmekte bugün. Öte yandan ABD emperyalizmi ile net bir tavır alma konusunda çelişki içindeki diğer Latin Amerika ülkeleri için ise ABD’nin her attığı adımda daha da saldırganlaşacağını görecekleri yeni bir sürece girilmektedir. Şili, Paraguay gibi ülkelerin tutarsız tavrı Honduras darbesinden henüz yeterince ders alınmadığını göstermektedir.

Öte yandan Kolombiya’nın nasıl bir kilit noktada durduğu bugün her zamankinden daha açıktır. Kolombiya’da süren sınıf savaşımı yoksul ve emekçi halktan yana sonlanmadığı sürece Kolombiya bölge ülkeleri için büyük bir tehlike olmaya devam edecektir. Chávez’in Kolombiya’lı devlet yanlısı RCN televizyonundan bir gazeteci ile yaptığı röportajda, Kolombiya devletini saldırgan olarak gördüğünü belirtip FARC’a dair olan bir soruyu ise onları terörist olarak görmediği şeklinde yanıtlaması ve kardeş toplum Kolombiya’nın barışı elde etmesi için elinden geleni yapacağını ifade etmesi Kolombiya’nın anahtar rolünün anlaşılmaya başlandığını göstermektedir. Kolombiya’nın ABD kuklalığından kurtulmasının orada sürmekte olan mücadelenin başarıya bağlı olduğu gerçeği yalnız Kolombiya’nın değil, tüm Latin Amerika kıtasının kaderini belirleyecek denli önem taşımaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder