Hilmi Bulunmaz
10 Nisan 2010
Herhangi bir etkinliğin sanat, o etkinliği yapan kişinin sanatçı olabilmesi için, birçok etmen gerekir. "Sanatı sanat yapan" etmenlerin başında "kuramsal bilgi birikimi" gelir. Kuramsal bilgi birikimi elde etmeden sanat dünyasına "atılmak"; yüzme bilmeyen bir kişinin, okyanusun ortasında hızla giden bir transatlantikten denize atlamasına benzeyen çılgınca bir davranıştır. Yüzme bilmeden okyanusun ortasında kendini hızla denize bırakan kişiyle, kuramsal bilgi sahibi olmadan sanata bulaşan kişinin, aynı ruh durumunda olduğunu öğrenerek işe başlamakta sayılamayacak denli büyük yararlar var.
Kuramsal bilgi birikimi elde etmek için, okumak gerekir. Bunun başka yolu yordamı yoktur. "Okumak" sözcüğünü, sadece "okul okumak" kavramıyla sınırlamamalıyız. Okul okusa da, okumasa da, sanatla uğraşan kişi, mutlaka "kitap okumak" zorundadır. Kitap okuma edimini, sadece "meslekî kitap" okumakla sınırlı tutmamalı. Kitap okumayı, sadece meslekî, yani konumuz tiyatro olduğuna göre, sadece tiyatro mesleğini ilgilendiren kitapları okumakla sınırlı tutarsak, bir bacağı olmayan bir insanın maratona katılıp "başarı" elde etmek istemesini düşleyen hülyalı bir yola girmiş, yani abesle iştigâl etmiş oluruz.
Ben, tiyatro sanatçısı olmanın yanı sıra, "tiyatro eğitimi" veren bir kişi olduğumdan, el yordamıyla da olsa tiyatroyu sanat olarak algılayıp bu sanat içinde kulaç atmak isteyenlere, tiyatro kitaplarının dışında kitap okuma zorunluluğunu anlatmakta sıkıntılar yaşıyorum. Tabii bu arada, hiçbir kitap okumadan tiyatrocu olmak isteyenlere de tanık olduğumu belirtmeliyim.
Kitap okumak, doğal zenginliklerle yüklü bir adaya ulaşmaksa, bu adaya ulaşmak için, çeşitli yollar vardır. Bu yolların en sağlam, en güvenilir, en kestirme olanı da dergi okumaktır. Konumuz tiyatro olduğuna göre, tiyatro etkinliğini sanat boyutuna taşıyabilmeyi sağlayacak kitap okuma edimine giden yolda, tiyatro dergisi okumak çok önemli bir kilometre taşı, şaşmaz bir yol haritasıdır.
Peki, ülkemizde nitelikli bir yada birkaç tiyatro dergisi yayınlanıyor mu? Her ne denli "nitelik" sözcüğü, bizim bu sözüğü kavramsallaştırmamız sonucu bir durum, toplumsal bir işlev kazansa da, yani bu sözcük, "nesnel olduğu denli öznel" olsa da, bu sözcüğü kullanmadan edemiyorum. İster istemez burada, okura bir ödev veriyorum: "Peki, ülkemizde nitelikli bir yada birkaç tiyatro dergisi yayınlanıyor mu?" sorusunu soran Hilmi Bulunmaz'ın dünya görüşünü anlamak için, bu adamın tiyatro sanatı adına düşündüklerini, konuştuklarını, yazdıklarını, yaptıklarını öğrenin.
Peki neden?
Çünkü, "Peki, ülkemizde nitelikli tiyatro dergisi çıkıyor mu?" sorusunun samimîyetini duyumsamak ve bu soruyu soran kişinin, bu soruyu yanıtlamak için ne/ler yaptığını algılamak için...
Benim, dokuz sayı yayınlayıp başarısız olduğum OYUN dergisi serüveninde de görülebileceği gibi, ülkemizde "nitelikli tiyatro dergisi" yayınlamak, olanaksıza yakın zorlukta!
Peki, benim kafamdaki tiyatro dergisinin hayatiyet bulamamasıyla birlikte, kafamdakine "en az uzak olan" tiyatro dergisi hangisi? Elinizde tuttuğunuz dergiye herhangi bir borcum olmadan belirtiyorum ki, kafamdakine "en az uzak olan tiyatro dergisi" Yeni Tiyatro'dur.
***
Bu gece, Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş telefon edip, www.tiyatroyun.blogspot.com sitesinde yayınlanan "Eleni ve Gül'ü oynadıkları kumbaracı50'nin kirasını bile Hollandalıların verdiği RAST, olgun bir oyunculuğa sahip olsa da, devrimci bir tiyatro değil!" başlıklı yazımı beğendiğini belirtti. Bu yazıyı ne zaman yayınladığımı sordu. Henüz birkaç dakika olduğunu söylediğimde, "Bu yazıyı hemen Internet'ten kaldırıp bize gönder, Yeni Tiyatro'nun birkaç gün sonra çıkacak yeni sayıısında yayınlayalım!" dedi. Ben, Erbil'in bu önerisi karşısında, her zamanki yayıncılık tavrımı takınıp; "Birkaç saniye önce bile yayımlamış olsam, herhangi bir yazımı asla yayından kaldırmam." diye karşılık verdim. Ayrıca, Yeni Tiyatro'ya sürekli olarak reklam veren "bir tiyatro sahibi" olarak, bu dergiye yazı yazmamın "pek işlevsel olmayabileceğini" dile getirip, topu taca atmak yada ipe un sermek için, Sema Göktaş'ın bu konuda ne düşündüğünü sordum. Henüz sorum tam olarak sona ermemişti ki, Erbil, ahizeyi Sema'nın eline tutuşturdu.
Sema Göktaş'la aramızda, aşağı yukarı şöyle bir diyalog geçti:
- Sema hanım, biz sürekli olarak, Erbil'le uzun uzun sohbetler edip "tiyatral değerlendirmeler"de bulunduğumuz için, Erbil'in bana yaptığı yazı yazma önerisini önemsemekte zorlanıyorum. Peki siz ne diyorsunuz? Örnekse, "Eleni ve Gül'ü oynadıkları kumbaracı50'nin kirasını bile Hollandalıların verdiği RAST, olgun bir oyunculuğa sahip olsa da, devrimci bir tiyatro değil!" başlıklı yazım hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Yazınızı, Erbil'le birlikte, sesli olarak okuduk ve çok samimî, değişik bir perspektif sunan bir yazı olarak değerlendirdik.
- Peki, hemen yeni bir yazı yazıp yollayacağım. Ancak, yayınlanma garantisi istemiyorum. "İşinize gelirse" yayınlarsınız.
- Yazınınızı bekliyoruz.
Erbil Göktaş'ın yönettiği bir dergi için, Erbil'in eşi olan Sema Göktaş'la konuşmamın tek bir nedeni vardı:
Yeni Tiyatro Dergisi'yle ilgili olarak, her türlü maddi-manevi sorunları sürekli olarak ameliyat masasına yatırdığımız için, Erbil'le ilişkimiz biraz feodal bir hâl almaya başladı. Ahbap-çavuş ilişkisine savrulma olasılığı olan bu durum, ister istemez beni, "dikkatli olmaya" zorluyor. Özellikle Coşkun Büktel ile benim sanatsal ifade olanaklarımızı imha etmek için başlatılan LİNÇ KAMPANYASI olgusunun belleğime çiviyle çaktığı bir gerçek var; tiyatronun sanat olması için mücadele verirken, ne zaman ve kimlerden çelme yiyeceğim "korkusu".
Beni yıpratmaları olanaksız ama Göktaş'ların dergisi Yeni Tiyatro'yu yıpratmak için yeni bir "iğrençlikler komedisi" sahnelemek için fırsat kollayan "tiyatro canavarları" var. "İğrençlikler komedisi sergileyen tiyatro canavarları"nın kimler olduğunu ve işi nerelere dek götürdüklerini algılamak için benim yayınladığım www.tiyatroyun.blogspot.com ile Coşkun Büktel'in yayınladığı www.coskunbuktel.com sitelerini izlemenizi mutlaka öneririm.
***
Cengiz Gündoğdu'nun yönettiği İnsancıl Dergisi'nde aralıksız olarak on sekiz sayı, Güngör Gençay'ın yönettiği Gerçek Sanat Dergisi'nde aralıksız on üç sayı, İsmet Arslan'ın yönettiği Berfin Bahar Dergisi'nde sayısını anımsayamadığım kültür-sanat yazıları yazdım.
Ayrıca kendi kurduğum; MuM Kültür-Sanat Dergisi, Sevi Şiir Dergisi, Burun Karikatür-Mizah Dergisi, Günebakan Dergisi, OYUN Tiyatro Dergisi'nde, başta tiyatro sanatı olmak üzere, birçok kültür-sanat yazısı yayımladım.
Bunların yanı sıra, zaman zaman Cumhuriyet, Evrensel, Özgür Gündem, Azadi, Ronahi, Yeni Adana, Sentez, Ozan gazetelerinde de kültür-sanat yazıları yayımladım.
Bu yayın organlarını kurup yönetirken yada "başka" yayın organlarında yazılarımı yayımlarken, tek bir düşüncem vardı; "kuramsal bilgi birikimi" elde etmek için zorunlu olan kitap okuma edimine "yolcu taşımak". Ne denli "başarılı" olduğum tartışılır. Ancak tartışılmayacak bir şey var ki, tüm bu çabalarım sonucu, ben, müthiş bir estetik haz duygusuna ulaşıp entelektüel evrenimi zenginleştirdim.
Bundan böyle, olanaklar(ım) izin verirse, Yeni Tiyatro sayfalarındaki düşünsel seyahatimi sürdüreceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder